25 Ocak 2012 Çarşamba

Çala Kalem:)

Selam,

Aslında nasıl ve ne söyleyeceğimi planlamadan tamamen yazının başlığı gibi çalakalem bir yazı olsun istiyorum. Sizlere neden blog tuttuğumu, aman oğlum olması ile nasıl saadete erdiğimi, bir anda kafamda kocaman bir ampul yanıp nasıl herşeyi yazmalıyım diye düşündümü falan söyleyeceğimi zannediyorsanız şimdi yukarıdaki x işaretine basın ve kapatın. Çünkü bunların hiçbiri olmadı. O koca ampul hiç kafamda yanmadı. Haaa aman ben bir yoda anne olayım, bilgeliğimle sizi aydınlatayım diye düşündüğümü zannediyorsanız hepten yanıldınız. Ne size güzel kitap önerileri, ne anaokulu tavsiyeleri, ne sağlıklı yiyecekler ne tv'nin zararları bunların hiçbirinden bahsetmeyeceğim. Hem zaten bunları yazan bir sürü güzel blog var. (Hatta bazılarının yakın takipçisiyim) Eee o zaman niye blog tutuyorsun dediğinizi duydum, duydum.. :)

Ben sizlere günlük Arel (Ki namı diğer Tosuruk) maceralarımızı anlatacağım. Bazen anneme kızıp size derdimi anlatacağım (Ama laf aramızda kalıcak annem yazdıklarımı duymayacak tamam mı? Yoksa iyi bir bakıcı bulmak şart olur), bazen kocamı nasıl boğmak istediğim, bazen Arel Paşa'nın bize yaşattıklarını. Bazen hükümete kızıp söyleneceğim, bazen kendime.. Yani anlayacağınız ağzımla kuş tutmayacağım..

Haaa zannetmeyin ki içimde bir öküz besliyorum. Benimde Arel'e hamile iken içimde yeşeren duygular ile bir yazasım vardı sormayın. Her doktor kontrolünden sonra gelip onun hakkında yazıyordum. Ha tabi bu evde yan gelip yattığım son aya kadar devam etti.. Sonra işte uzun zamandan sonra yine yazacak birşeylerim var ve bunları size de anlatmak istiyorum. Yani küçük bir masal anlatacağım size, küçük arpa şehriyesinden bebek Pepeliğe uzanan bir masal...

Hadi bakalım arkası yarın :)

Banu

2 yorum: